Başkanlar, avukatlar, onların avukatları, eşleri, ağabeyleri ve daha niceleri...
Ruhsat alamadığı için tehditler savuran, hızını alamayıp belediyeyi şikayet eden kişiler...
Projede ciddi aykırılıklar ve eksik malzeme kullanımı nedeniyle inşaatı mühürleyen belediye yetkililerine açılan soruşturmalar,
Hayatta olmayan bir kayınpeder üzerinden, Yunanistan'daki bir bankadan rüşvet alındığı iddiasıyla ifadeye çağrılan yöneticiler,
İkinci el araç satışı sonrası geçmiş sahiplerin yurt dışı çıkışlarının dahi sorgulandığı ifadeler...
Ve daha neler neler...
Tüm bu yaşananlar bir tesadüf mü? Yoksa organize bir baskı mekanizması mı işletiliyor? Cevabı meydanlar veriyor.
Özgür Özel liderliğinde son aylarda yükselen umut dalgası, artık görünür ve duyulur hale geldi. Mali, hukuki, adli hiçbir soruya cevap veremeyen mevcut iktidarın değişmesi gerektiği gerçeği, halkın her kesiminden yüksek sesle dile getiriliyor. Artık sadece sözde değil, özde bir değişim isteği var. Bir ay öncesinden parası ödendiği halde pankart ve bayrak astıkları esnada “yukarının talimatı var” denilerek bir partinin genel kurulunun engellenmeye çalışılması, demokratik hakların hangi noktaya geldiğini açıkça ortaya koyuyor.
Bu tabloyu yöneten büyük bir akıl mı var? Belki. Ancak daha önemlisi, bu baskıların artık korku yaratmadığıdır. Halk meydanlarda “Artık yeter!” diye haykırıyor. İmamoğlu'na özgürlük isteyen, zulme karşı susmayan, adalet isteyen ve değişimi tarih yazacak bir adım olarak gören milyonlar, birleşmeye hazır.
Bu noktada Özgür Özel'e tarihi bir görev düşüyor. Artık sadece meydanların değil, Türkiye'nin birinci partisinin lideridir. Dolayısıyla, tüm muhalefeti birleştirecek güçlü bir çağrı yapması, erken seçim talebini en yüksek sesle dile getirmesi ve bunun için atılması gereken siyasi adımları kararlılıkla atması gerekmektedir.
Geçmişte masa başında yapılan pazarlıklar artık geride kalmalıdır. Bugün halk, birleşik, kararlı ve cesur bir liderlik bekliyor. İktidarın görmekten en çok korktuğu şey, muhalefetin adalet ve demokrasi için tek ses olmasıdır. Bu sesi güçlendirmek, bu sesi büyütmek, Türkiye'nin geleceğine sahip çıkmak anlamına geliyor.
Hangi görüşten olursa olsun, hak, hukuk ve adalet isteyen herkesin buluşacağı adres budur. Çünkü mesele artık bir partinin, bir kişinin ya da bir grubun meselesi değildir. Mesele, Türkiye'nin geleceğidir. Ve geleceği değiştirmek için, daha fazla zaman kaybetmeden harekete geçmek şarttır.
Bu yazı 9 defa okundu.