Öteden beri, vatan kavramına dair düşüncelerimin farklı olduğunu bilirim. Bu kavram, söylenince hemen hemen herkes, belirli sınırları bulunana milletçe sahibi olduğumuz kara parçasını hatırlar.
“Vatan” kelimesi bazen de “millet” kavramına eşit kullanılır. Vatan, çalışkan insanların omzunda kalkınır” cümlesinde olduğu gibi.
Sade anlamlandırmalarımızın yekûnu, vatan ile yurt, ülke, memleket kelimelerine aynı anlamı yükleyip götürmektir. İtiraz da eden yoktur. Bugün itiraz günüm. Vatan ile diğerlerinin anlamları nihaî tahlilde aynı değildir. Vatanı, sınırları belli bir kara parçası şeklinde değerlendirsek de öyle değildir. Sınırları belli kara parçasına bağlı, denizler, dağlar, geniş ırmaklar, masmavi gökler büsbütün vatan olmakla beraber, yurt kavramından daha kapsamlı bir kavramdır. Son zamanlarda, bu kavrama hakkını vererek kullanımlar sıkça görülmüştür. Sahibi olduğumuz kara parçası elbette vatandır. Bağlıları ise denizler, mavi vatan kavramına dâhildir. Bunun yanında muhafazasına azâmî gayret gösterdiğimiz göklerimiz de vatandır. Evet, bunlar vatadır ama sözlüklere itimat edersek ki etmeliyiz. Yurt, yaşayabildiğimiz, kültürel bir varlık gösterebildiğimiz ayağımızın yere, sağlama basabildiği yerledir. Ev ocak olunabilecek yerler yurttur, sahibi olduğumuz yerler ise vatandır. “Yurt yuva kurdular.” cümlesinden anlaşılan yurt bellidir. Vatana dâhildir. Bunu, “vatan yuva kurdular şeklinde söyleyen olmamıştır. Neden, Vatanın tamamında yaşanmaz ama vaz da geçilmez. Ağrı dağının tepesi vatandır ama yurttur demek bu noktadan akıl kârı sayılmaz.
Hâsılı vatan, mavi vatan, gök vatan gibi vasıflandırmalara konu olmuşsa elbette ki yurt kavramını da içeren bir vasfa sahiptir. Vatan kelimesinin Arapçadan gelmiş olması, onu yurt anlamında kullanmamızın mazereti olamaz. “Vatan sevgisi imandandır.” Buyrulmuş, boşuna mı? Savaş kaçkınlarında bu sevginin tamamının var olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu sevgidir k insanın canının vatan için feda edilmesine sebep olur. Aksi, mugalata ve hezeyandır.
Bu açıklamalara dayanarak demeliyim ki bilindiği kadarıyla Mete Handan beri, her türlü şarta rağmen, vatansız kalmayan yegâne milletin Türkler olduğunu söylemek mübalağa olamaz. Dünyaya adaletin serinlik vermesi, bu vasıfta yaşamayı şiar edinmiş Türklerin, küresel düzenin adil olması için işe dört elle değil, sayısız elle işe sarılması lâzım. Mazlumların, Türklerin gelmesini beklemelerinin süresini uzatmanın anlamı yok. Çok uçtuğumu düşünmeyiniz, sadece ayaklarımı kaldırmışım, uçmaya niyetiniz yoksa yürümeyi de beceremezsiniz. Bunlar için de “Birlikten kuvvet doğar.” Atasözümüze uymalıyız. Bu da “Eğriye, eğri; doğruya, doğru diyebilmekten geçer.