20-27 MAYIS 2025 tarihlerinde Tatil Lideri Turizm Şirketi'nin düzenlediği Orta Avrupa gezisine grup ve sınıf arkadaşlarımız ile birlikte 42 kişilik seçkin bir grup oluşturarak katıldık ve İZMİR'den yola çıktık. Sırası ile ALMANYA, ÇEKYA, SLOVAKYA, MACARİSTAN ve AVUSTURYA'nın gezip görülmeye değer yer, değer ve diyarlarını gezdik, gördük ve ziyaret ettik. Gezimize; SEYAHAT, KÜLTÜR, TARİH ve SANAT ağırlıklı TURİSTİK bir gezi demek daha doğru olacaktır. Bu kavramların tamamının tadı ve içeriği bizi doyurdu. Bu ülkelerin geçmiş tarihi ile günümüzdeki sosyal yaşamına, tüm kültür ve bilgi birikimi ile hâkim olan rehberimiz “Eda Hande Taşlardan” sayesinde gezimiz biraz yorucu oldu ama gerçekten çok doyurucu bilgilere sahip olduk.
Yol haritamıza gezip göreceğimiz yerler diye işaretlediğimiz; İZMİR Adnan Menderes Hv. Limanın'dan ALMANYA - BERLİN Hv. Limanına iniş - DRESDEN'de bir gece konaklama ve gezi, ÇEKYA - PRAG'da iki gün gezi ve iki gece konaklama, SLOVAKYA'nın içinden gündüz yolculuğu ile seyrederek geçiş … , MACARİSTAN - BUDAPEŞTE'de iki günlük gezi ve iki gece konaklama, AVUSTURYA - VİYANA'da bir günlük gezi ve bir gece konaklamadan sonra VİYANA Hv. Limanından Uçak ile İZMİR'e dönüş.
Gezimiz esnasında yiyip içtiklerimizi, gezip gördüklerimizi, hayretler içinde kalıp, adeta şaşırdığımız an ve zamanlar ile unutmamak için fotoğraf kareleri ile tespit ettiklerimizi kolay anlatamıyorum. Nasıl bir özet çıkaracağımı ve sizlere nasıl aktaracağımı düşünüyorum… ve buda beni epeyce zorluyor.
Altı gece, Yedi gündüzü içeren gezimizde GEZİP - GÖRDÜĞÜMÜZ YERLER HAKKINDA sizlere anlatabileceklerimi sıralıyorum;
Bu ülkelerde yüzü gülmeyen ve mutlu olmayan, halinden memnun olmayan hiçbir kişiye rastlamadık. Keza işsiz-güçsüz ve avare dolaşan insan da hiç yoktu.
Anadolu'muzun bahar havasını, mevsim ve iklimin getirdiği güzellikleri oralarda da tüm canlılığı ile gördük ve yaşadık. Tüm ova ve tarlalar sürülmüş ve ekilmiş idi, ekilmemiş hiç bir tarla ve arazi görülmüyordu. Ormanı ve yeşili korumasını biliyorlar. Tüm bu ülkeler şehir ve kasabalarının sokaklarına bol miktarda ıhlamur ağacı dikmişler.
-Yine dikkatimizi çeken önemli bir özellik, şehir içi ve şehirlerarası yollarda yolun sağ ve solunda beton kanallı şarampol olmadığını görüyorsunuz. Asfalt ve döşeme taşlı yolların kenarında banket ve yaya kaldırım var ama hemzemindir, bordür taşı falan yoktur. Şehirlerarası yollarda demir korkuluklar mevcuttur. Yerleşim merkezlerinde cadde, sokak ve çarşılar ile şehirlerarası yollarda küçük bir çöp göremiyorsunuz, her yer tertemiz. Prag belediyesi hudutlarında izin kartı olmadan dilencilik yapmak yasak, ancak dilencilik yapmak isteyen kişilerin, iki dizi üzerine eğilerek başları yerde ve açık olan bir eli yukarıya kaldırılmış olmak kaydı ile serbesttir. Bu şekilde dilenen epeyce dilenci görebilirsiniz.
Avusturya ve Macaristan'da lise son sınıf öğrencileri ile fakültelerin tüm sınav ve vizelerinden sınıf geçmiş olan öğrenciler, şehir merkezlerindeki meydan ve sokaklarda müzik ve folklor gösterileri de yaparak mezuniyet balo ve eğlenceleri yapabilmek için halktan ve turistlerden bahşiş topluyorlardı.
Kraliyet ve parlamento sarayları ile şato, kilise ve katedrallerin, kalelerin çoğunlukta olduğu Orta Avrupa devletlerindeki diğer yapı ve konutlar bile köşk ve saraylar gibi özenerek yapılmış muhteşem yapılardır. Binalarda sonradan yapılmış eklentilere rastlayamazsınız. Yerleşim birimlerinin hepsinde şehir planlamacılarının çok ileri görüşlü kişiler olduğu ve yüzlerce yıl sonrasında bile yapılaşma planına sadık kalınarak inşaatların idame ettirildiğini görüyorsunuz. Bizdeki gibi eklenti ve gecekondulaşma yok. Keza tüm bu devletlerin kasaba ve şehirlerinde en yoğun şehir içi trafiğinde bile bisikletçiler için şerit tahsis edildiğini bizzat görüyorsunuz.
Bizim için en önemlisi; Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün böbrek rahatsızlığı sebebi ile tedavi gördüğü ÇEKYA'daki KARLOV VARY'i bizzat görmek olmuştur. Buradaki doğal su kaynakları ve çok mineralli şifalı kaplıca sularından içmek bize de kısmet ve nasip olmuştur. Aziz ATATÜRK'ün buradaki tedavi öncesi ve sonrası dönem ile ilgili olarak buradaki yaşantısını teferruatı ile anlatan ve aktaran arkadaşımız Orhan Acuner'i takdir ve tebrik ediyoruz.
Birincisi 1528'de Kanuni Sultan Süleyman tarafından yapılan ve başarısızlık ile sonuçlanan Viyana kuşatması 155 yıl sonra tekrarlanmış ve yine başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 1683'deki II. Viyana kuşatmasının tarihini “harp tarihinden alınan” belgelere dayanarak, sade bir üslup ile anlatan ve bize aktaran A.Vahit KUBİLAY Paşamız'a özellikle teşekkür ediyoruz. Büyük bir başarısızlık, hezimet ve yenilgi ile sonuçlanan 2inci Viyana Kuşatmasını Viyana'da en ince teferruatı ile öğrendik. A. Vahit Paşamız'ın daha önceki yıllarda konu ile ilgili olarak; bizzat yerinde izleyip gözlemleyerek tanık olduğu “Bacadaki Yeniçeri ve Çerkez Dayı” anıt ve hikâyelerini de unutmayacağız.
Düşünmesi ve planlamaları ile bizleri Orta Avrupa gezisine yönlendiren KHO 1970 Mezunları İzmir Grubu Başkanımız Feryal Türköz ve eşi Nursel Hanım'a çok teşekkür ediyoruz.
Sadrazam ve Osmanlı Ordusunun Başkomutanı olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın İhtiyattaki Kırım Hanı ile onun asker ve komutanlarını aşağılaması, askerleri yeterli eğitim seviyesine çıkarmadan harbe sürmesi, yeterli topçu desteğinin ve topun eksikliği, yeniçerilere yağma, talan ve ganimet paylaşımı için zamanında müsaade edilmemesi, zaman kazanan düşmanın diğer krallıklardan gelen yardım ve desteklerle Osmanlı Ordusunu büyük bir yenilgiye uğratması,…
Çok zengin bir ihtişam ile kurulmuş olan ve bir daha asla zenginleştiremediğimiz Osmanlı Otağ-ı Hümayunu (altın, mücevher… vb. varlıklarımız dahil, kahve çuvalları ile birlikte) düşmana teslim edilmiştir ve Kara Mustafa Paşa kellesi kesilerek idam edilmiştir.
Estergon kalesi bre dilber aman subaşı durak diye türkülerini dile getirdiğimiz ESTERGON kalesini yerinde gördük (Oradaki cami yıkılmış ve yerine devasa bir kilise yapılmıştır.) Tuna nehri akmam diyor, etrafımı yıkmam diyor, ünü büyük Osman Paşa PLEVNE'den çıkmam diyor türküsündeki TUNA nehri ve kollarının üzerinden defalarca geçtik, TUNA ve Vltava nehri üzerindeki tekne gezilerine katıldık, limitli veya limitsiz içkilerinde ikram edildiği müzik eşliğinde yaşadığımız ortaçağ geceleri ile Macar Çigan müzikli gece ve gösterilerine katıldık. Vaktimiz yetmediğinden Opera'ya gidemedik.
Şengen üyesi olan bu ülkelerde pasaport kontrolüne tabi olmadan gezdik. Almanya ve Avusturya euro kullanımı yapmasına rağmen, Çekya ve Macaristan kendi para birimini kullanıyorlar. Alış verişlerde 200 ve 500 euroluk paralar kabul edilmiyor. Hv. Limanından itibaren gezdiğimiz yerlerde bir şişe su 2-3 euro, tuvalet ücreti 1-2 euro idi. Bu sıkıcı harcamalardan dolayı yiyecek, içecek için bir yere girmeden önce ücretsiz WC olup olmadığını öğreniyorduk. Konakladığımız otellerde (ÇEKYA, MACARİSTAN ve AVUSTURYA'da) çeşme musluklarından akan suların içilebilir olduğunu öğrendik ve içtik.
1918-1992 yıllarında 74 yıl bağımsız olarak yaşayan Çekoslovakya 1993'de Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak ikiye ayrılmıştır. Şimdiki isimleri de Çekya ve Slovakya'dır. Bu gezimizde her iki ülkeyi de görme imkânımız oldu. Gezi programımızda yer almadığı için Yugoslavya'nın parçalanması ile ortaya çıkan; Bosna Hersek, Hırvatistan, Slovenya, Kuzey Makedonya, Sırbistan, Karadağ ve Kosova'yı göremedik ve bir başka geziye bıraktık.
BERLİN'de, 1961'de inşa edilen 155 Km. lik “Utanç Duvarı” Doğu ve Batı Almanya'yı birbirinden ayırıyordu. 28 yıl aradan sonra, Komünizmin çöküşü ve Soğuk Savaş döneminin sona ermesi ile
9 KASIM 1989 tarihinde yıkılmıştır. Herkes gibi bu duvarın önünde bizde hatıra fotoğrafı çektirdik.
İlk durağımız Almanya'dan itibaren Çekya, Slovakya, Macaristan ve Avusturya dâhil tüm binalar aynı veya benzer bir mimari palana göre ile inşa edilmiş olup, devasa asker kışlalarını andırıyordu. Günümüzde yurdumuzda da yapılmakta olan modern tarzdaki bina ve yapılara pek rastlayamadık.
Binaların hemen hemen tamamı, üzerine yağan kar kümelerinin bir an önce ve birikmeden dökülmesini sağlayacak şekilde sivri ve dar üçgen çatılıdır. Yontulmuş taşlardan yapılmış, yığma kalın duvarlar üzerine oturtulmuş olan (askeri kışlalarımız gibi) binaların kapı, pencere ve bacaları hep birbirine benziyordu. Görkemli heykel ve anıtlar tunç, bronz veya çelikten yapılmış olmasına rağmen, taş yontma veya mermer heykeller de her binanın çatısında veya gövdesindeki yerini almıştır.
İslamiyet'in kabulü ile, güzel yurdumuzun bina ve çatılarında, meydan ve caddelerinde heykel ve resmin yasaklanmasından dolayı bu tür sanat eserlerine maalesef rastlayamıyoruz. Cumhuriyetin ilanını müteakip yapılan ve dikilen Atatürk anıt ve heykelleri ile Bizans, Roma, Selçuklu ve Antik dönem heykelleri hariç doğru dürüst heykelimizde yok gibidir.
Sonuç: 1579'da başlayan 80 yıllık dönem Osmanlı'nın DURAKLAMA devridir. 1659'da Sokullu Mehmet Paşanın ilk kez toprak kaybettiği Karlofça antlaşmasına kadar duraklama devam etmiştir.
1659'dan 1792 Yaş Antlaşmasına kadar (133 yıl) devam eden dönem ise GERİLEME devri olmuştur. 1683'deki 2inci Viyana Kuşatmasından sonra... Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün kazandığı Sakarya Meydan Muharebesine kadar (13 EYLÜL 1921'e kadar) 238 yıl hep yenilgi, hep toprak kaybı ile Avrupa kıtasından tamamen çekilmişiz ve ATATÜRK sayesinde Anadolu'yu kendimize vatan kılabilmişiz.
Orta Avrupa devletlerini gezip görebilme imkânı olan yurttaşlarımızın sağlık içinde, bir kez de olsa gidip görmelerini önerebilirim. İşte o zaman kendi yurdumuzun yerini ve değerini anlayıp kıyaslama yapma imkânı bulabileceklerini hissediyorum.
Ancak; önce cennet yurdumuzu, daha sonra da diğer ülkeleri gezip görmenizi öneriyorum. Saygılarımla hoşça kalın.
Muharrem KAYNAK
29 MAYIS 2025