TRUMP VE İLK 100 GÜNÜ
Donald Trump'ın ikinci döneminin ilk 100 günü 20 Nisan'da sona erdi.100 günlük süre ABD başkanları için çok önemlidir. Bu süre içinde yaptıkları, onların ileride yapacaklarının işaretini verir. İleriye dönük tahminleri yapmak biraz kolaylaşır. Bugüne kadar yeni seçilen başkanlar bu kısa süre içinde geciktirmeden önemli değişikliklere imza atmışlardı. Carter'dan Reagan'a, Eisenhower'dan Kennedy'e yeni göreve gelenler daima devlet yönetiminde ve politikalarında değişiklikler yapmışlar ve bunları hemen uygulamaya sokmuşlardı. Fakat Trump'ın ikinci döneminde yönetimde hızlı değişikliklerden daha çok rejim değişiklikleri yer almaya başlamıştır (Andrew Sullivan; King Donald, the Sunday Times, 27.4.2025).
1776 yılında ABD Bağımsızlık Beyannamesi'ni kaleme alanlardan biri olan Benjamin Franklin kısacası ‘'Biz kralın devlet reisi olmasını istemiyoruz. Doğal bir eğilim, kralın devleti yönetmesidir amma biz buna karşıyız'' demişti
ABD'li sağcı yazarı Andrew Sullivan bugün ülkede seçilmiş bir monarşi olduğunu yazmaktadır. Eski Roma'da olduğu gibi cumhuriyetin bütün işaretlerinin yüzeysel olarak varolduğuna fakat her şeyi tek adamın kontrol ettiğine ve hiç kimsenin ve hiçbir şeyin onun hareketlerini sınırlamadığına işaret etmektedir. Amerikan Kongresi'ni Rusya'da Putin'in Duması'na benzetmektedir. Üç ayda yalnız beş yasa meclisten geçmiştir. Senato bütün Trump adaylarını onayladı. Üç ayda Başkan Trump 130 executive order- kararname- imzaladı, bu tahmini olarak yılda 520 kararname demektir. Kararname imzalamaya çok meraklı olan JF Kennedy bile yılda 80'den fazla kararname imzalamamamıştır. Kararnameler yasa hükmündedir ve onların geçerli olması için Kongre tarafından onaylanmasına gerek yoktur. Trump'ın yürürlüğe konan bu kararnamelerinin çoğu anayasaya aykırıdır. Bunların uygulanmasını önlemek için açılmış birçok dava bulunmaktadır.
Trump, Adalet Bakanlığına, herhangi bir neden göstermeden, başkanlık seçimi sırasında görevli, işine sadık Chris Krebs için bir kovuşturma başlatmasını istedi. Çünkü Krebs 2020 seçim sonuçlarını doğru ve düzgün bir şekilde rapor etmişti. Trump'ı o sıralarda destekleyen bir taraftarının imzasız bir mektupla şikayetde bulunmuş olması bu olayı başlatmış oldu. Trump rakiplerini temsil eden avukatlara tehditler savurdu. Öyle devam ederlerse hiçbir hükümet ihalesine katılmalarına izin verilmeyeceğini ilan etti. Bu hukuk firmalarının bir kısmı büyük ölçüde devlet ihalelerine bağlı olarak çalışmaktaydı. Trump'a boyun eğmek zorunda kaldı. 800 hukuk bürosu, topluca Trump'ın isteklerine direnmeye başladı. Trump ayni zamanda, kendisini eleştiren media firmalarının üst düzey yöneticilerine de benzer tehditlerde bulundu. Bu alanda ünlü kişilerden biri baskılara dayanamadığından istifa etmek zorunda kalmıştı..
ABD'de üniversiteler ve akademik dünya da Başkan Trump'ın hedefi oldu. Trump üniversitelere girişi ve üniversitelerde çalışanları işe almada bazı kurallar getirdi. Bunların bazıları yararlı olarak kabul edilebilir fakat üniversitelerin özerkliğini ve bağımsızlığını dolayısıyla bilimsel çalışmaları etkileyen kurallar söz konusu olunca tepkiler yükseldi. En büyük tepkiyi ilkin, hükümet isteklerini reddeden Harvard, sonra da 150'e yakın üniversite rektörü topluca yayınladıkları bildiriyle verdi.
Irlandalı yazar Emma DeSouza Byline Times'ta 30 Nisan 2025'te yayınladığı ‘' Trump's War on Academic Institutions Is Even Worse Than You Think'' başlıklı yazısında Donald' Trump'ın ikinci dönemini, ABD başkanlığında yönetimin demokratik değerlere ve kurumlara tecavüzü olarak nitelendiriyor. Eğitim bilgi demektir, bilgiyi edinmiş insana hükümetin yaptıklarını sorgulama konusunda güven verir. Bu da Trump'ın arzuladığı denetimsiz gücün sorgulanmasına neden olur. Bu Trump'ın hiç istemediği bir şeydir
1798'de kabul edilen Alien Enemies Act'ı gerekçe göstererek , Trump, Venezuela'lıların AbD'yi işgal ihtimali olacağı kaygısıyla yüzlerce yasal olmadan ABD'de çalışan göçmeni sınır dışı etti. Bu yasa ABD'de geçmişti yalnız üç kez ,1812'de İngiliz işgali sırasında ve iki dünya harbi sırasında kullanılmıştı. Binlerce kişinin bir mahkeme kararı olmadan, aniden başkanlık emriyle, sınır dışı edilmesi anayasaya ve temel insan haklarına aykırıydı. Reagan'ın göreve getirdiği sağ kanattan temyiz yargıcı Harvie Wilkinson bile normal hukuki prosesten geçmeden göçmenlerin sınır dışı edilmesini anayasaya aykırı olduğunu yazdı.
İsrail'in Gaza'da yaptıklarına karşı ABD üniversitelerinin kampüslerinde yer alan gösteriler, normal ifade özgürlüğü sınırlarının ötesinde bir durum yarattı. Bu olaylara karışan, yakıp yıkmada rol almış yabancı öğrencilerin sınır dışı edilmesi normal sayılabilirdi. Fakat hükümet bunun ötesinde harekete geçti. Secretary of State Marco Rubio öğrencilerin sosyal medyadaki ve akademik alandaki bütün yazışmalarını ve İsrael aleyhine yazıp yazmadığını kontrol eden AI programını devreye soktu. Trump hükümeti sansürü önlemek için gelmişti. Şimdi sansürün en ilerisini uyguluyordu.
Bilindiği gibi Trump ikinci gelişinin ilk günlerinde iki yabancı lideri Beyaz Saray'da misafir etti. İlki Rus işgaline karşı Ukrayna'yı savunan ve resmi giyimli olmayan, ilk çırpıda Trump'ın isteklerini kabul etmeyen Volodymyr Zelenskyy idi. Diğeri, ülkesini sürekli olarak Olağanüstü Hal rejimi ile yöneten ve kendisine karşıt 83,000 kişiyi adalara hapse gönderen, şık giyimli, Trump'ın isteklerini kabullenmiş, El Salvador Cumhurbaşkanı Nayb Bükele idi. Trump Zelensky için ya şartlarımızı kabul eder ya da daha üç yıl hem kendisini hem ülkesini savaş içinde bulur diyordu. Bükele'ye de, ABD'den istediklerini Salvador'a gönderebilmek için daha yeni hapishaneler açmasını öneriyordu (Andrew Sullivan). Trump'ın gelişigüzel ve ani davranış ve kararları ABD ve dünyada istikrarsızlık ve tahmin edilemezlik yaratmaya başladı.
Cumhuriyetçi Senatör Lisa Murkowsky, Mart ayında, yaşanan olaylardan sonra Trump hakkında şüpheler taşımaya başladı: ‘' Bunu size söylemek zorundayım, Sık sık sesimi yükseltmekten ben de endişeliyim çünkü, karşıdan misilleme gelmesi bir gerçek. Bu doğru bir şey değil''. Trump'ın yaptıklarıyla bir Amerikalı senatörü dehşete kaptırması alışılagelmemiş bir durum. Hele hele Trump'ın Bütçe Direktörü Russell Vought'ın DOGe'un başındaki Musk ve görevlilerinin bürokrasinin başındakiler için kullandığı taktikleri anlatması ayrı bir gerçeğin ifadesidir: ‘'Sabahleyin uyandığımızda biz onların işe gitmelerini istemiyoruz çünkü onlar artık kötü adamdır, haindir. Biz onlara ödenen fonları durdurmak istiyoruz. Biz onları travmaya sokmak istiyoruz'' diyor halka açık konuşmasında Vought. DOGE'ın, buralardan Pentagon'a söz verilen trilyon dolarlık gerçek bir tasarruf sağlanacağı tahmin edilmemektedir. Büyük olasılıkla tasarruf tüketici ve çevre korumadan ve yabancı ülkelere dış yardımın kesilmesinden gelecektir. Bu varolan sistemin bozulması, kurumları yıkılması anlamına gelmektedir. İleride onların tekrar inşası kolay olmayacaktır.
Eğer Trump'ı anayasa durduramazsa büyük olasılıkla ekonomi ve yurt dışı ilişkileri durduracaktır. NATO eski niteliğni kaybedecek, hisse senedi borsası eskisi gibi olmayacak, dolar uluslararası piyasalarda değer yitirecek, stagflation ekonomik büyümenin yerini alacaktır. Süper market raflarında mal miktar ve çeşidi azalırken, ticari ulaşımın hacmi düşecektir. Şu sıralarda Trump' desteleme oranı % 37'dir. Bu bir başkanın ilk 100 günün sonunda aldığı en düşük orandır.
Philadelphia'da Independence Hall'dan, hazırladığı anayasanın kabulünden sonra, çıkarken Benjamin Franklin's bir yaşlı kadın yaklaştı. ‘'Ne oldu? Şimdi bir Cumhuriyetimiz mi var yoksa bir monarşimiz mi var?''diye sordu. Frankli'inin yanıtı ‘'Bir cumhuriyet eğer koruyup tutabilirseniz. Kısa sürede göreceğiz'' oldu.