Böyle oluyor hep…
Türkiye'de pek ismi bilinmeyen bir yerde deprem olduğunda ülkenin tüm medyası oraya akıyor.
Görevleri çünkü.
Vatandaşa haber akışını sağlıyorlar.
Elbet tüm yardım ekipleri, tüm bürokrasi, tüm yerel ve merkezi idare…
Belediye başkanları, bakanlar…
Her bir vatandaşımız zaten gönüllü AFAD üyesi olmuş durumda…
Yangında elele, depremde elele…
Acısız günü geçmeyen ülkemizin elimizden yitip gitmeyen tek güzel değeri bu olsa gerek.
Çünkü felaket olduğu zaman elele verebiliyoruz ama felaketsiz günlerimizde de siyaset yüzünden ortaya çıkan o tuhaf ve anlaşılmaz kutuplaşma nedeniyle birbirimizin elini sıkmaktan imtina eder haldeyiz.
Böyleyiz işte.
İşte ismi ülkede pek bilinmeyen Sındırgı'da da deprem olunca ünlendi Sındırgı(!)
Böyle “ün” olmaz olsun ama Türkiye açısından pek çok il için aynı durum söz konusu değil mi?..
Duymadığımız bilmediğimiz nice yer var…
Gitmesek de görmesek de bizim ama; hepsi birbirine uzak.
İsmini daha önce duymayanlar haritalarda Sındırgı'nın yerine bakarken medya da çoğunlukla Balıkesir depremi olarak verdi ve veriyor haberleri farkındasınız.
Netice olarak Balıkesir il sınırları ve Balıkesir de dahil pek çok yer sallandı ama sonuçta Sındırgı da merkeze 60 kilometre mesafe, çok da az değil hani.
İçişleri Bakanı da canlı yayın sırasında bina yıkılan köy isimlerini sayarken Alacaatlı Köyü diyeceğine Alaçatı dedi bilinçaltı Alaçatı'yı öne çıkardığından olsa gerek ama hatasını da anında farkedip düzeltti.
Çok sallandık pazar akşamı.
Çok korktuk.
Merkezde kime sorsak “böylesini hissetmemiştik” veya “böylesi olmamıştı” dedi.
Dıştaydık deprem olduğu an yaklaşık 200 km uzakta…
Bulunduğumuz yerde zeminin hareketini gördük… Biz de böylesini görmemiştik..
Sonrasında dakikalar içinde merkez noktasını öğrendik.
6,1 ile ilçe merkezinde yıkılan ve kolon kesildiği iddia olunan binaya ve köylerdeki metruk yapıların çökmesine mi üzülelim yoksa bu kadar hasar ile atlattığımıza mı sevinelim bilemiyoruz.
Çünkü ülkemizde o kadar kolay ki ölümler ve o kadar çok ölüyoruz ki her gün, neye, nasıl, ne kadar ve ne zaman üzüleceğimizin sınırı da yok artık hesabı da.
Deprem için sağlam konutlar şart.
Sağlam konutlar için idarenin denetimi şart.
Sağlam konutlar için vatandaşın parasının olması şart.
Denetimler ne seviyede bilinmiyor, vatandaşın parasının olmadığı ise biliniyor.
Haliyle öyle bir kısır döngü ki…
Her deprem sonrası İstanbul depremi yatırılıyor ya ekranlara…
İstanbul'da olası deprem Türkiye'yi bitirir ekonomik yönden. Çünkü ölmeseniz de yardım ulaşamaz o beton diyarında…
Buna rağmen kamu kurumlarını falan İstanbul'a taşıma sevdası var ya, akıl alacak gibi değil…
Hepimize geçmiş olsun tekrar…
Neye ne kadar hazırız bilmiyoruz…
Depremin nereyi ne zaman nasıl vuracağını bilmediğimiz gibi…
Ama felaket anlarında bile siyasetin içindeki üstü kapalı çekişme, birbirini dışlama, ekranların kendi görüşlerine paralel isimleri ekranlara konuk etmeleri, kabine üyelerinin yaptıkları basın açıklamalarında belediyelerin tabiri caizse ismen ve cismen pas geçilmeleri…
Yapmayın artık böyle basit hareketler…
Kimse yapmasın.
Vatandaş bıktı artık.
Acı içinde yüzerken…
Yapmayın artık böyle ucuz hareketler!