
1959-1960 öğretim yılında ilkokulu bitirip, ortaokula başladığımda, dinlediğim müzikleri anlamaya başlamıştım. Önce dinledim, dinlemeyi öğrendim, söyledim ama söylemeyi beceremedim. Yaşım yetmiş altı, yaşım kadar yılda biriktirdiğim müzik hafızam var. Her tür müziği severim TSM, THM, POP, Arabesk, Taverna, Caz ve Dans Müziklerini, Marşları ve Kahramanlık Türkülerimizi, Mani ve Ağıtlarımızı da severek dinliyorum.
Sesi güzel birisi Gazel çekerse veya bir Kaside, bir Mevlid veya Kuran okursa severek dinlerim. RAP müziğini de severim ama çok değil. BACH, MOZART, CHOPİN, ÇAYKOVSKİ, BEETHOVEN, VİVALDİ, HAYDN'ın klasik müziklerini dinlerim, İspanyol, Azeri, Trakya ve Rumeli müziklerinin klasikleşmiş eserlerini de severim.
Konu ile ilgili olarak epeyce araştırma yaptım, yetmiş altı yıllık ömrümde eserlerini dinlediğim ses ve saz sanatçılarımızın birçoğunu ismen veya bizzat tanıyor ve anıyorum. Subaydım, mesleğim gereği kendim ve Balıkesir Necati Bey Öğretmen Okulundan mezun olan öğretmen eşim ve çocuklarımla birlikte Anadolu'nun birçok yerinde ve Kıbrıs'ta görev yaptım/yaptık.
Nerelerde görev yaptık, gezdik, gördük. Gezdiğimiz yer ve yörelerin folkloru ile türkülerine nasıl şahit olduğumuzu sizlere anlatıyorum. Derlediğim her bir türküye çiçek diyorum ve bu çiçekleri nerelerden topladığımı anlatıyorum. GÖREV YAPTIĞIM, ÇİÇEK ve TÜRKÜ DERLEDİĞİM YERLER:
-TEKİRDAĞ'ın Malkara İlçesi merkez ve köylerinde.(Kürtüllü, Gönence, Güneşli, Şahin, İbrice, Kozyörük, Gözsüz, Elmalı, Çimendere, Haliç, Izgar köyleri ile Şarköy'ün Mürefte ve Evreşe kasabalarında…)
-ERZİNCAN ve TUNCELİ ile köylerinde. Erzincan'ın Kurutelek, Işıkpınar, Ula, Harabedi, Dumanlı'da,
-KIBRIS'ın Lefkoşa, Girne, Magosa, Güzelyurt, Yeşilyurt ilçeleri ve köylerinde, Ortaköy, Alayköy, Türkeli (Ayvasıl), Yılmazköy, Dağyolu köyü, Mevlevi, Çamlıbel, Sadrazam köy, Kayalar, Susurluk ve Balıkesir'de.
-İZMİR'in Bergama ilçesi ile Kozak, Ayazkent, Göçbeyli, Dündarlı'da, Bergama'ya komşu Kınık ve Soma'da
-KARS'ın Sarıkamış ilçesinin merkez ve köylerinde.
-ÇANAKKALE ilinin Ezine ilçe merkezi ve ona bağlı Gülpınar, Geyikli ve Bozca Ada dahil bir çok köyünde.
-Taşı ve toprağı altın olan güzel İSTANBUL'un bütün ilçeleri ve özellikle; Beşiktaş, Beyoğlu, Kadıköy, Üsküdar, Çengelköy, Kandilli, Küçüksu, Göksu, Kanlıca ve Beykoz - Riva'da.
-ANKARA'nın Polatlı İlçesi ve köylerinde.
-BURDUR'un merkez, Bucak, Ağlasun, Tefenni, Yeşilova, Çavdır, Gölhisar, Karamanlı, Askeriye, Çeltikçi'de.
-NİĞDE'nin Bor ilçesi ve Kemerhisar kasabasında,
-EDİRNE'nin Keşan, İpsala, Meriç ve Uzunköprü İlçeleri ile Karpuzlu, Küplü , Ahırköy, Çalıköy, Kurduköy, Yemişçi, Gemiciköy, Çöp köy, Saçlı Müsellim, …köylerinde …
-İZMİR'in Güzelbahçe, Seferihisar, Urla ve Karaburun ilçeleri ile Mordoğan'da (Yelki, Çamlı, Bademler, Ulamış, Sığacık, Doğanbey, Küçükkaya, Payamlı ile Kavacık, Zeytinalan, Özbek, Menteş, Ilıksu, Çeşmealtı…)
-BALIKESİR memleketimdir. Balıkesir'in Balya ilçesinin Kayalar köyü benim doğduğum köydür. Balya'nın kırk altı köyü ile Balıkesir'in on dokuz ilçesinden dördü hariç tamamını gezip - görmüş bir kişiyim. Buraların folklor, örf, adet, gelenek, görenek ve kültürü ile yoğruldum. Buraların türkülerini dinleyerek büyüdüm.
…şöyle bir arkama baktım da, demek ki ben bu kadar yer ve yöreyi gezdim, gördüm ve oralarda da görev yaptım. Dile kolay diyorum, bir ir ömür böyle geçmiş ve geçiyor.
Türk Silahlı Kuvvetlerinde 31 yıl fiilen Topçu Subayı olarak görev yaptım. Görev dâhil otuz yıldan beri İstanbul'da ikamet ediyordum, 2021'de İzmir - Güzelbahçe'ye taşındım ve yerleştim. İzmir'i çok sevdiğimi okuyucularım bilirler.
Müzik Eseri Sahipleri Meslek Birliği “MESAM'ın” üyesiyim, bestelenmiş on sekiz adet eserin söz yazarıyım. Şiirle de uğraşıyorum kendi adıma basılmış ve yayınlanmış altı adet şiir kitabım vardır. Yağlıboya ressamıyım. Tarih araştırmacısıyım, tarihle ilgili iki adet yayınlanmış kitabın sahibiyim. İstanbul, İzmir ve Balıkesir'de dört ayrı yerel internet gazetesinde köşe yazarlığı yapıyorum.
Güzel Anadolu'muzdan türkü derlerken, her türkünün bir hikâyesi olduğunu da öğrendim. Şiirlerim, şarkı sözlerim ve derlemelerim ile bende müziğimize gönül ve emek verdiğime inanıyorum. Emeğimin karşılığını siz okuyucularımın takdirine ve değerlendirmelerine bırakıyorum.
Türkü, şarkı, marş ve ağıtlarımızın hikâyesine gelince; diyorum ki türkü, şarkı, marş ve ağıtlarımızın mutlaka bir hikâyesi vardır. Bu sebeple halkımız ve ozanlarımız halk edebiyatımızın kahramanlarıdırlar. Şarkı, türkü, marş ve ağıt dediğimiz tüm bu eserler durup dururken ortaya çıkmaz, çıkış ve yaradılışına ait mutlaka yaşanmış acı veya tatlı bir olay vardır. Bunlar aşk, sevgi, ayrılık acısı, keder, elem, özlem, doğum, ölüm, söz, nişan, nikâh, düğün, dernek, cenk/savaş/harp, seferberlik olaylardır.
Türkü derlerken, her türkünün bir hikâyesi olduğunu daha iyi öğrendiğimden, zaman zaman icracı sanatçıların yorumunu eleştirmek lüzumunu hissederim. İcracıların türkünün içindeki kahramanların duygularına hâkim olması ve onu yansıtması, yaşaması ve yaşatması gerekiyor. Andırıp hissettirmesi bile insanı çok etkiliyor.
Bir genç kızın veya delikanlının dillere destan olan aşk öyküsü, bir yöre kahramanımız veya yiğidimizin silahla yaralanması, yere düşmesi, ölümü ve şehit oluşu, zalimin zulmüne uğrayan bir yiğidin hikâyesi veya aşkına kavuşamayan bir genç kızın ya da delikanlının dramı, bir aşkın hüsranla biten hikâyesi uğruna yakılan bir türkü, dilden dile dolaşarak halkımız için güzel bir türkü ve ağıt oluşturur. Buna ait birçok örnek verebiliriz;
Mesela; bu paragrafta yerini alan tüm bu türkülerin bir hikayesi vardır ve genellikle halkımızca da bilinir. Kırmızı buğday ayrılmıyor sezinden. Denizin dibinde Hatcem demirden evler. Aman ormancı, canım ormancı köyümüze bıraktın yoktan bir acı. Çökertme'den çıktım da Halil'im aman başım selamet. Bodrum Hâkimi (Mefharet Hanım)Türküsü ve hazin hikayesi. Kozan dağı çatal matal arasında aslan yatar, bir yiğide bir gelin yeter. İki keklik bir kayada ötüyor. Edremit'in gelini türküleri. Koca Davul vuruldu, Meydan Yeri Kuruldu, Dört Kişinin İçinde Koca Ömer Vuruldu Balya-Kayalar Köyü Türküsü ile Kayalar'dır Benim Köyüm Herkes Billir Asil Soyum “Kayalar Türkülerinde olduğu gibi”. Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini şarkısı / Ben gamlı hazan sense bahar, sen kendine kendin gibi bir taze bahar seç / gamzedeyim deva bulmam şarkısı…
Sevgili dam üstünde un eler, tombul tombul memeler… Fabrikada tütün sarar sanki kendi içer gibi, sararken de hayal kurar… Neşat Ertaş'ın Zahide'm Kurbanım, n'olacak halim türküsü ve hikâyesi…
Sevgilinin yüreğini hoplatan, aklını başından alan, yüreğini yakan bir gülüş, bir yan bakış, yere bakan ve yürek yakan güzeller, özlemle bekleyiş, hasret kalmak, yolunu gözlemek, sıla hasreti çekmek, yârin al yanağı, gül dudağı, gamzesi, selvi boyu, zülüfleri, kakülü ve melik örgü saçları, kınalı elleri, al duvağı yeni bir şarkı veya türkünün doğmasına sebep olur.
Bunun gibi, yârin oyalı yazması, yemenisi, çevresi, mendili, fistanı, şalvarı, gelişi, gidişi, yürüyüşü, gülüşü, boyun büküşü, göz süzmesi, af edişi, mavi gözü, kara gözü, yeşil gözü, kahverengi, ela ve çakır gözlü oluşu…
Ak gedanı, çifte benleri, tatlı dilleri, fesi, feracesi, şapkası ve başlığı, yüzüğü, bileziği, küpesi, altını, gümüşü, gümüş kemeri, incecik beli, aynası, tarağı, kâtibime kolalı da gömlek ne güzel yaraşır, kapının eşiği, beşiği…
Tarlası, bağı, bahçesi, gülü ve dikeni, orak biçeni, çift süreni, harman alanı, silah çekeni, asker olanı, mektup yazanı, gurbet elde gezeni, seveni, vicdanlısı, kara vicdanlısı, ...bazen yârin gezdiği bağlar - bahçeler, yaylalar, geçtiği- geçemediği dereler, köprüler, gelin oluşu, aşamadığı dağlar, geçitler – gedikler, inişler - yokuşlar, virajlı yollar (büklüm büklüm yollar ) , Akan dereler, sular - seller, kaynak suları, pınarlar.
Sevgilinin bindiği trenler, gemiler, otomobiller, aynalı körüklü arabalar, arabam daşa geldi ve arabaya daş koydum diyenler, ata binenler, koyunlar ve kuzular, ele yakılan kınalar, inekler ve mandalar, süt, yoğurt ve ayran, çökelek, bal, kaymak, pekmezler, çekilen ve dövülen bulgurlar, un elemeler, kavun, karpuz ve kelekler.
...Limon, portakal, ayva, erik, incir, elma, şeftali, nar, ceviz, fındık, fıstık, kiraz, asma, üzüm, badem, kızılcık, akasya, manolya... Domates, biber, patlıcan, pırasa, soğan, sarımsak, kabak, buğday, arpa, burçak, susam, leblebi - nohut , kestane , bakla , fasulye , mercimek, börülce, ip, urgan, halat, zincir ve pranga... demir, bakır, mangır, altın, gümüş, elmas, pırlanta, zümrüt, yakut, mücevher ve cevher, hükümet, jandarma, polis, karakol, mapusane, hastane, mektep, okul, kışla, asker (çavuş, onbaşı, bahriyeli ), zabit, gedikli, zaptiye, korucu, ormancı , doktor , hekim , lokman hekim , hekim, hakim , öğretmen/muallim kalp, yürek , ciğer
Güneş, Ay ve yıldızlar ile dünya, kavanoz dipli dünya, yalan dünya, yağan ve yağmayan yağmur, kar, bora, fırtına, çiğ, ayaz , yaz, bahar , sonbahar - güz - hazan , tuz -buz .... çiğdem - çiçek, gül - karanfil - papatya, manolya, sarmaşık, menekşe, lale, sümbül, gelincik... Sel baskını, sular ve seller…
Bazen bir bardak çay, bir fincan kahve, bir çanak yoğurt, süt, sütün köpüğü, bir tas ayran , bir kaşık ya da bir bardak su , bir tas sıcak çorba, bir dilim ekmek, bir tatlı dil, burçak burçak terlemek, eşik , beşik , kundak , höllük , evin bacası , ocak başı , evin kapısı , penceresi , çatısı , kiremiti, halısı , kilimi , minderi , şiltesi, masası, sandalyesi , tenceresi , tavası, mangalı ve mangal maşası ...
Gördüğünüz gibi türkülerimizde, hayatın içinden ve her alanından mutlaka bir şey yer almaktadır. Bu yüzden türkülere doyulmaz, ömür türküsüz olmaz. Ben Türk'üm diyen ve kendisini Türk gibi hisseden herkes mutlaka bir türkü söyler ve söylemelidir. Türkü bilmeyen ve söylemeyen bizden değildir.
Türkülerimiz her nabza göre ayrı şerbet veren ve şerbet ihtiva eden bir ilaç gibidir. Her gününüz, türkülerimiz gibi güzel geçsin.
Hele türkülerimizin anonim olanları var ya, ki genellikle de anonimdir. Onların söylenmesine ve dinlemesine doyamazsınız. Yazanı belli olanlar bile, belli bir süre sonra halkımızca beğenildiğinde derhal anonimleşir.
ANKARA'NIN BAĞLARI, ERİK DALI GEVREKTİR, TAVUKLARI PİŞİRMİŞEM, OY NURCANIM NURCANIM, KEZBAN YENGE, Güz Gülleri Gibiyim Hiç Bahar Yaşamadım, Akşam Oldu Hüzünlendim Ben Yine, Bir İhtimal Daha Var…
Türkülerle oyun havaları çalıp söylenirken, halk oyunları oynarken, yöresel kültüre ait müzik aletleri kullanılır bu alet ve enstrümanlar; DAVUL, TRAMPET, BATERİ, ZİL, KLARNET (GIRNATA), ZURNA, KAVAL, SİPSİ, AĞIZ ARMONİKASI, AKERDİON, BUZUKİ, TROMPET, SAZ, KEMAN, KEMANE, KABAK KEMANE, Ut, Cümbüş, Çello, Kemençe, Gayda, Tulum, Def, Darbuka/Dümbelek, Org ve Piyano…
Keza halk oyunları oynanırken oyunun adına ve cinsine uygun kıyafetler giyilir ve /veya asıl kıyafete uyulmaya çalışılır. Mor cepkenli efe kıyafeti , bindallı fermana , çayda çıra ve Harput kıyafeti , keklik /Silifke kıyafeti , Trakya oyunları için özel kıyafet , Kazak / Kafkas oyun kıyafeti , Karadeniz horon kıyafeti , Erzurum bar kıyafeti , Kars oyunları kıyafeti , Artvin , Diyarbakır oyunları kıyafeti , Teke yöresi ve oyunları kıyafeti .... vb.
Şimdilerde salonlarda yapılan düğün, dernek ve eğlencelerde sadece bir Org veya tek bir müzik aleti yeterli olabildiği gibi, kıyafet olarak da o gün giyilmekte olan normal kıyafetler yeterli görülmektedir. Esas olan folklorik ve aslına uygun kıyafetler tercih edilmesidir ve öyle de olmalıdır.
Her günümüz türkülerimiz gibi güzel geçsin, sağlık içinde güzel türküler dinleyelim. Sağlıcakla kalın.