ANASAYFA GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR KURULUŞ KÜNYE İLETİŞİM

20.10.2025

OSMANLILARDA TANZİMAT ÖNCESİ KÜLTÜR HAYATI (16)

TANZİMAT HAKKINDA GÖRÜŞLER: (16)

 

Fransız tarihçi Fernand Grenard 17.yüzyılda Avrupa'nın en kudretli hükümdarı sayılan Fransa kıralı IV. Louıs hakkında şunu yazar : ‘'Güneş – Kıral , Mukaddes Peder'i münakaşa götürür bazı imtiyazlara boyun erdirmekle iftihar ederken , İstanbul'daki elçisinin Halife tarafından hapsedilip, sopa ile dövülmesine göz yumuyordu''.(Kuran,33). 1839 yılında ise Osmanlı Devleti'nin durumu şöyleydi: 24 Haziran'da  Osmanlı ordusu Nizip'te Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın askerleri karşısında bozguna uğramış, 30 Haziran'da Padişah II. Mahmut ölmüş, 3 Temmuz'da Kaptan – ı Derya Ahmet Paşa donanmayı İskenderiye limanına götürmüş, orada asi valiye teslim etmişti.150 yılda Osmanlı Devleti Avrupa'yı titreten büyük bir imparatorluk iken varlığını korumaktan yoksun bir siyasi kurum haline dönüşmüştü.

Yeni padişah Abdülmecid on altı yaşında tecrübesiz bir gençti. Büyük elçi olarak Londra'da bulunan Mustafa Reşit Paşa İstanbul'a geldi. Abdülmecid'i ikna etti, 3 Kasım 1839'da Gülhane bahçesinde meşhur Hatt- ı Hümayun'u ilan etti. Herkesin huzurunda Osmanlı tebaasının can, mal ve ırz güvenliği, din,dil ve soy farkı gözetilmeden korunacağı vaadedidi. Böylece tarihimizde Tanzimat Islahatı hareketi başlamış oldu.1839'dan 1876' ya kadar süren Tanzimat çağında hukuk ve düşünce alanında batılılaşma hareketleri gerçekleşti.

Bu dönemde Osmanlı aydınları Batı'ya hayranlık duyuyordu. Tıbbiye-i Şahane mezunu, bürokrat, Osmanlı eğitim teşkilatının ilk kurucularından, şair ve tarihçi, Abdülhak Hamid'in babası, Hayrullah Efendi (26.10.1818 – 25.12.1866) , 1862 -1864 arasında tedavi için  Avrupa'ya gitmişti. Daha önce de belirtildiği gibi, bu seyahatını ‘'Yolculuk Kitabı'' isimli, o zamanlar basılmamış eserinde, Batı'da gördüğü düzeni ve gelişmişliği , şaşkınlık içinde anlatıyordu.

Batı hayranlığının Osmanlı aydınlarını taklide götüreceği şüphesizdi. Öyle de oldu. Avrupa'yı dış görünüşü ile tanıyan, oranın insanlarına benzemeye çalışan , onlara özenen kişiler hızla belirmeye başladı. Bunlar ‘Monşer'' tipi denilerek sağduyu sahibi yazarlarca bile alaya alındı. Ahmet Mithat Efendi 1870'li yıllarda , eserlerinde onları eleştirdi. 1861'de Fransız arkeolog George Perrot  Anadolu'ya yaptığı gezi anılarında bu tipi şöyle tanımlar: ‘'Doğu'ya  yaptığım önceki bir gezimde, bir Fransız aşçıya sahip bulundukları, Parisli birkaç kibar fahişenin resimlerini gösterdikleri ve Le Figaro gazetesine abone oldukları için saf kimselerin  uygar Türklerden bazılarına rastlamış , onları yakından görmüştüm. Genç Türkiye'nin bu örnekleri itiraf ederim ki , üzerimde olumlu bir izlem bırakmamıştır. Bütün kusurlarımızı taklit etmişlerdi ve böylece kusur ve kabahatin zengin koleksiyonunu üzerlerinde toplamışlardı'' (Kuran,35)

Gülhane hattının ilanından yirmi yıl kadar sonra 1860'da Türk aydın çevrelerinde  Tanzimat ıslahatına karşı tepkiler başlamıştı. Karşıtların başında Namık Kemal, Ziya Bey, Ali Suavi Efendi vardı . Onlar Mustafa Reşit Paşa'yı beğeniyor,  Ali ve Fuad Paşaların  icraatını eleştiriyorlardı. Hükümet muhalefeti susturmak için önlemler alınca  onlar yurt dışına kaçtılar. Paris, Londra ve Cenevre'den çıkardıkları gazetelerle muhalefete devam ettiler. Yeni Osmanlıların savunduğu fikirler 18.yüzyıl Batı filozofları kaynaklıydı. Tabii hakları, hürriyet ve adalet kavramlarını İslami temellerle bağdaştırmaya çalışıyorlardı. Onlara göre padişahın haklarını sınırlandıracak bir anayasa yapılırsa ve halkın seçeceği bir meclis  oluşursa sorunlar çözülecek ve gayrimüslim tebaa da devlete sadık kalacaktı.

Batı'yı Yeni Osmanlılar'dan daha iyi bilen, Tunuslu Hayrettin Paşa  bu görüşün yanlış olduğunu savunuyordu . Arapçası 1867'deTunus'ta, ertesi yıl Fransızcası Paris'te yayınlanan''Akvem ül metalik fi marifeti ahval il- metalik'' isimli kitabında şöyle demektedir : ‘'Müslümanların ve Hıristiyanların bazıları halk tarafından seçilmiş bir meclisi ve onun teminatı altında mutlak hürriyeti devletten istemektedir. Yeni Osmanlıların bu talebi artmaktadır. Bunların isteklerinin milletin ıslahatına dönük olduğunu kabul edebilirsek de , bu hürriyetler verildiğinde  bunları gayri müslim halkın devlet için değil kendi  özel amaçları için kullanmayacağı ne malum. Onların sonunda ilişkili oldukları devletlere katılmayı arzu ettiklerini görüyoruz'' (Kuran,37). Gerçekten olaylar Hayrettin Paşa'yı haklı çıkardı

Mithat Paşa'nın siyasi faaliyeti sonucunda 1876 Mayıs'ında Sultan Abdülaziz tahttan indirildi. Mayıs ayında  Namık Kemal ve Ziya bey'in de aralarında bulunduğu bir komisyon 1831 tarihli Belçika Anayasası'nı örnek alarak bir Anayasa – Kanun- i Esasi – hazırladı.  Anayasa  ilan edildi ve 1877 Mart'ında toplanan Mecli – i Mebusan  tarafından onaylandı. Ama ,Ermeniler başta olmak üzere gayri müslim tebaa devletten ayrılmak ve bağımsız olmak konusundaki çalışmalarını sürdürdüler. Kısa bir  süre içinde Yeni Osmanlılar yenildikleri anladılar. Namık Kemal bile ‘'ittihad – ı anası'' – unsurların birliği- yerine II. Abdülhamid'in ‘'Vahdet -i İslam'' – İslam Birliği – fikrini benimsedi.

Tanzimat'ın olumlu yanları da önemliydi. İnsan haklarının ülkemizde yaygınlaşmaya başlaması Tanzimat'la olmuştur. Mal ve mülk müsaderesi kaldırılmış , kölelik yasaklanmıştır. Müslim ve gayri müslim cemaat temsilcilerinin katılımıyla  vilayet, Liva ve Kaza meclisleri kurulmuştur.Böylece demokrasinin ilk temelleri atılmıştır. Tanınmış tarihçi ve hukukçu Cevdet Paşa'nın başkanlığında 1858'de İslam Hukuku temelinde bir Arazi Kanunu ve 1870 -1876 yılları arasında , şeriata dayanmakla birlikte bilimsel tasnife uygun olarak Mecelle meydana getirilmiştir. Mecelle 1926 ‘da. İsviçre Medeni Kanunu, Türk Medeni Kanunu olarak kabul edilinceye kadar yürürlükte kalmıştır. Ünlü tarihçi Bernard Lewis ‘'Mecelle' yi Türk hukukunun büyük başarılarından biri olarak görür'' (Kuran,38). Türkçülük akımı bu dönemde doğmuş ve  Tanzimat'ın fikir ve devlet adamı Ahmet Vefik Paşa 1876'da ilk Türkçe  sözlük olan ‘'Lehçe-i Osmani'' yi yayınlamıştır.

Tanzimat'ın olumsuz yanlarından biri eğitimin ihmal edilmesidir. Eski tarz öğretim yapan mahalle mektepleri ve medreseler faaliyetlerini sürdürmüştür. Batı örneğinde ancak birkaç rüştiye açılmış, meslek okulları olarak da 1848'de Darülmualiimin ve 1859'da Mülkiye mektebi açılmıştır.Tanzimatçılar çoğu zaman plansız icraatta bulunmuşlardir. Örneğin 1846'da ‘'Darülfünun – u Osmanı'' kurulmasına karar verilmiş, İtalyan mimar Fossati'ye Ayasofya Camii yakınında bir bina inşa ettirilmiş, 1864'de inşaat bitmiş fakat öğrenci yetersizliğinden kısa süre sonra kapanmıştır. Çünkü , üniversite öğrenimini görecek düzeyde öğrenci yetiştirecek okullar henüz kurulmamıştı. Rüştiyelerin- orta okul -üstünde idadilerin – lise -açılması ancak Maarif Nazırı Saffet Paşa'nın hazırlattığı 1869 tarihli ‘'Maarif -i Umumiye Nizamnamesi'' ile olmuştur.

Tanzimatçı devlet adamları 1851'de , edebiyat, bilim, ve teknik gelişmeyi sağlamak için ‘'Encümen – i Daniş''i kurdular. Fransız Akademisi'nin benzeri olan bu kurum, az sayıda eser yayınlamış ve 1862'de kapanmıştır. Münir Paşa'nın 1861'de kurduğu ‘'Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye'' daha verimli olmuş , 1882'e kadar faaliyet gösterebilmiştir. Bu süre içinde tabii ilimler, tarih, coğrafya ve felsefe konularında Batı dünyasındaki gelişmeleri Türk aydınlarına tanıtmak için ‘'Mecmua -i Fünun'' dergisini çıkarılmıştır.

Tanzimat döneminin en dikkate değer  adamı Şinasi'dir.1849'da gittiği Paris'ten1855'de İstanbul'a dönmüştür. Uygarlığın temeli olarak ilerleme ve akılcılık kavramlarını ilk kez ülkeye o getirmiştir. Onun 1871'deki ölümünden sonra Comte'un ‘'Pozitivizm''i Türk aydın çevrelerini etkiledi. Halep'te Cizvit okulunda Fransızca öğrenen Beşir Fuad ve bu çevreler ‘'Biyolojik Materyalizm''i yaydı. Maddeci felsefi görüşe inanan aydınlar Türkiye'de 1890'larda çoğaldı ve ‘'Dinin büyük ölçüde belirleyiciliğe sahip olduğu bir toplumdaki tüm değerler sistemiyle çatışan bir aydın tipi'' ortaya çıktı.(Kuran, 39)

Başarılı bir yönetici olan Mithat Paşa da maddeci dünya görüşünden etkilenmiştir. Nitekim o 1867'de bir Alman yazara şöyle demiştir: ‘'Kırk elli yıl sonra insanlar artık kilise veya cami inşa etmeyecekler, yalnız okullar ve hayır kurumları yapacaklardır''. O zamandan beri 155 yıl geçti, Hıristiyanlar hala kilise Müslümanlar da hala cami yapmaya devam ediyorlar.

 


Bu yazı 116 defa okundu.


Yorumlar


Ad Soyad E-Mail
GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR ARŞİV

KONUMUMUZ

Altıeylül / Balıkesir

ADRES

Altıeylül Mah. Çiğdem Sok. İnaler İş Mrk.No: 8 1/1 Altıeylül / Balıkesir
MND Ajans
©2020 | Tüm Hakları Saklıdır
MND Ajans